KENT KONSEYİ SİGARA VE ALKOLE KARŞI

- ALKOL BAĞIMLILIĞINI YAŞAM ŞEKLİ OLARAK TANITMAYI, ALKOL BAĞIMLILIĞINI ÖZGÜRLÜK ALANI SINIRLARI İÇİNDE GÖRMEYİ TARTIŞMAK GEREKİR.

- SİYASETEN, MUHALEFET YAPMAK İÇİN İNSAN HAYATINI RİSKE ATAN KONULARIN ‘YAŞAM ŞEKLİDİR, MÜDAHALE EDEMEZSİN’ YAKLAŞIMI İÇİNDE DOĞAL KARŞILAMANIN DOĞRU OLACAĞI KANAATİNDE DEĞİLİZ.

- “TOPLUMA ZARAR VEREN, İNSAN HAYATINA ZARAR VEREN KONULARLA İLGİLİ MÜCADELE ETMEK HERKESİN ANAYASAL GÖREVİDİR.

Yeşilay’ımızın değerli genel başkanı, kentimizin değerli yöneticileri, Yeşilay’a gönül veren çok değerli üyeler, katılımcılar, hepinizi Bursa Kent Konseyi adına sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten samimi, içten ve fedakarca çalışmalarla Yeşilaycılık yapan, halkı, vatandaşı, toplumu kötü alışkanlıklardan koruma noktasında çalışan insanlara yardımcı olmak bizim gibi herkesin de görevidir. Bizler de bu toplumun temsilcileri olarak bu konularda yardımcı olmaya gayret ediyoruz. Ve bu desteğimiz bundan sonra da artarak devam edecek.

Ben bir iki değişik konuda sizlere bilgi vermek istiyorum. Bir iki farklı yaklaşımım da olacak. Şimdi öncelikle Bursa Kent Konseyi hakkında değerli katılımcılara kısa bir bilgi vereyim. Bildiğiniz gibi Kent Konseyi kavramı, yerel gündem altyapısından gelmesine rağmen bir türlü Türkiye’de tam oturamamıştır. Demokratikleşme sürecindeki yeni yapı, yeni belediye yasasına madde olarak girmiştir. Kent konseylerinin, belediye olan her yerde kurulması zorunlu hale gelmiştir.

Ancak toplumumuzun içindeki yapılar, belediyeler, siyaset, toplumsal ve sosyal ilişkiler nedeniyle kent konseyleri her yerde başarılı olma şansı bulamıyor. Ama biz Bursa olarak birçok konuda Türkiye’ye örnek olduğumuz gibi kent konseyiyle de Türkiye’ye örnek oluyoruz. Büyükşehir Belediyesi’nin Sayın Başkanı Recep Altepe’nin yaklaşımları, Büyükşehir Belediyesi’nin çok önemli destek ve katkılarıyla Bursa Kent konseyi, ‘Çocuk, Engelli, Gençlik ve Kadın Meclisi’, 31 ayrı çalışma grubu ve 500’ün üzerinde toplumsal kuruluştan oluşan katılımcıyla Bursa’nın en büyük çatı kuruluşudur. Bunun içinde valilik kurumlarından tutun, akademik meslek odaları, iş hayatı, meslek odaları, partiler, vakıflar, dernekler ve sendikalara kadar hepsi bulunmaktadır.

Bursa Kent Konseyi olarak herkese ve her kesime hitap edebilme anlayışıyla fikir ve çözüm üreten insanlara bir platform oluşturma anlayışıyla çalışıyoruz. Bunda da son derece başarılı olunuyor. Bir model olarak da başarılıyız. Bir Bursa markası olarak Türkiye’nin gündemindeyiz. Gönlümüz tabii ki Türkiye’nin değişik yerlerinde de kent konseylerinin çok güzel çalışır hale gelmesidir.

Yeşilay yılların içinden gelen çok önemli bir kurum, bir yapı, bir anlayıştır. Yeşilay, Bursa Kent Konseyi’nin toplumsal kuruluşlara yardımcı olduğuna bir örnektir. İmkanlarımızı, salonlarımızı istedikleri anda kullanabiliyorlar. Bizlerle ortak çalışmalar yapabiliyorlar. Önleri açık. Bursa Kent Konseyi olarak bu tip kurum ve kuruluşlara, özellikle Yeşilay gibi hamiyet kavramını öne çıkaran kurum ve kuruluşlara son derece katkı sağlıyoruz. Kent Konseyi’nin gücünü ortaya kayabilmek açısından size birkaç rakam vereyim. Seçimle iş başına geldiğimiz 16-17 ayın sonucunda Bursa Kent Konseyi olarak meclislerin, çalışma gruplarının, katılımcı üyelerin katkılarıyla 1100’ün üzerinde etkinlik yapıldı. Bu müthiş bir rakamdır. Bunun içinde konferanslar, paneller, Bursa’nın geleceğini ilgilendiren ve çalışması 6 ay süren ‘100 bin ölçekli imar planı’ çalıştayı da bulunmaktadır. Her konuda ama her konuda, milli manevi değerler, felsefi değerlerle ilgili çalışmalarımız devam ediyor.

Bugün gerçekten burada hayırlı bir iş yapılıyor. Bu hayırlı işe toplumumuzun Bursa’nın katkıları artarak devam edecek. Bizler de bu konudaki desteklerimize mutlaka devam edeceğiz. Yeşilay’ı tanıtan sunumda bir cümle vardı, çok önemli bir cümleydi. Bunun iyi değerlendirilmesi, insanımızın örnek olması lazım. Niye kurulmuş Yeşilay? Bir milli mücadele anlayışıyla kurulmuş. Neye karşı kurulmuş? İşgalcilere karşı kurulmuş. Niçin kurulmuş? Onların toplumu kötü alışkanlıklarına sevk ettiğini gören insanımız toplumumuzu kötü alışkanlıklardan korumak üzere bu savaşı başlatmış. Nasıl ki milli mücadele ruhu ile ordularımız, askerlerimiz vatanımızı koruduysa, savaştıysa, şehit olduysa, işte Yeşilay’ın kuruluşunda da bir milli mücadele ruhu var. Neye karşı? Kötü alışkanlıklara karşı mücadele var. Çok değerli konuklar, bu mücadele bitmez. Bu milli mücadele ruhu dün nasılsa bugün de aynen devam etmelidir. Hiç kimse kusura bakmasın. Toplumumuzu kötü alışkanlıklardan korumak sadece Yeşilay’a da düşmez. Herkese, her kesime düşüyor. Bu bir insani zorunluluktur, toplumsal zorunluluktur, anayasal zorunluluktur. Bu görevi yerine getiren insanlara, kötü alışkanlardan toplumu koruyan insanlara, çeşitli sebeplerle veya siyasi sebeplerle laf söylemenin, meseleyi saptırmanın da bir alemi yoktur. Konu son derece ciddi bir konudur. Önemli bir konudur. “Alkol bağımlılığını yaşam şekli olarak tanıtmayı, alkol bağımlılığını özgürlük alanı sınırları içinde görmeyi tartışmak gerekir”. Öyle mi olmalı? Başkasının özgürlük alanını yok eden özgürlük olur mu? Adam kafayı çekecek, tıksırıncaya kadar içecek, çıkacak arabaya binecek ve yoldan geçeni ezecek, öldürecek. Bu bir katilliktir. Bu bir toplumsal zarardır. Buna sebep olan ne? Alkol. Bu özgürlük mü şimdi? O insan özgürlük içinde mi tanımlanacak? İçecek, gidecek, başkasını öldürecek. Var mı böyle bir şey! Gerçekten Türkiye değişiyor, dönüşüyor. Kavramlar da değişecek, dönüşecek. Bunları açıkça konuşacağız. Konuşmasını bilerek konuşacağız.

Meseleyi bir yerlere falan saptırmaya gerek yok. Kötü alışkanlıklar olan alkol kullanmak, sigara kullanmak topluma zarar veriyor mu? Kavga ediyor, gidiyor, vuruyor, tabancayla öldürüyor. Trafik kazasında öldürüyor. Toplumun huzurunu bozuyor. O zaman bunları, bizler başkasının özgürlük alanını bozan olaylar, hadiseler olarak görüp tedbir almak zorundayız. “Siyaseten, muhalefet yapmak için insan hayatını riske atan konuların ‘yaşam şeklidir, müdahale edemezsin’ yaklaşımı içinde doğal karşılamanın doğru olacağı kanaatinde değiliz”. Türkiye bu konuları yeni bir yaklaşımla yorumlamak ve tartışmak zorundadır. Bu işin siyasetle, particilikle falan ilgisi yok. Direkt insan hayatıyla ilgisi var. Direkt topluma verilen zararla ilgisi var. ‘Kırda öyleymiş, çayırda böyleymiş’. ‘Orda içilirmiş, burada içilmezmiş’. Hiç kimse kusura bakmasın, “Topluma zarar veren, insan hayatına zarar veren konularla ilgili mücadele etmek herkesin anayasal görevidir”. Biz de Bursa Kent Konseyi olarak yasal görevlerimizi bilen kurum olarak açıkça bu mücadelenin içinde olduğumuzu belirtmek istiyorum. Ve bu çalışmalar içinde olan herkese de sonuna kadar destek olacağımızı bildiriyorum.